Sonra farkettim ki bebeğimin rutinleri aslında benim yeni gün planımın iskeletiydi. Bakmayın ben “rutin” diyorum ama çok sistematik zamanlamalardan bahsetmiyoruz elbette. Planlamamı yaparken saatten çok eyleme göre düşünmem gerektiğini anlamıştım. Örneğin “uyuyor” dediğim anlar kıymetli idi, belli ki planıma kendimle ilgili kısa ama majör bir aktivite koyabileceğim zamanlardı.
Kısa aktiviteler üzerine yoğunlaşmanın, bebeğimin her an uyanabileceği gerçeği ile daha barışık olmama neden olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle yazmak hem rahatlamak, hem kendime ve istersem dünyaya içimi dökmek, olduğum gibi olmak için on beş, yirmi dakikalık bir fırsattı. Nasıl geri tepebilirdim?
Yazmanın bize sağladığı psikolojik ve düşünsel faydaları anlatmamıza gerek var mı? Fakat çocuk sahibi olmaya karar verdiğimiz andan itibaren tüm annelik yolculuğumuzda yazmanın, özellikle de neyi yazacağımızın bize faydası açısından önemi var. Bu konuda çok önemli bir çalışma bize yazmanın üzerimizdeki etkilerini açıklayabilir.
Bu randomize kontrollü çalışmada, 64 ila 97 yaşları arasındaki 49 sağlıklı yaşlı yetişkinden, 3 gün boyunca günde 20 dakika boyunca üzücü yaşam olayları (İfade Edici Yazma) veya günlük aktiviteler (Zaman Yönetimi) hakkında yazmaları istenmiş. Yazma işleminden iki hafta sonra, iç ve üst kolda 4 mm'lik delme biyopsi yaraları oluşturulmuş. Yaraların yeniden epitelizasyonunu yani iyileşmesini izlemek için yaralar 21 gün boyunca rutin olarak fotoğraflanmış. Algılanan stres, depresif semptomlar, sağlıkla ilgili davranışlar, doktor ziyaretlerinin sayısı ve lipopolisakkaritle uyarılan proinflamatuar sitokin üretimi de çalışma boyunca ölçülmüş. Yani yara iyileşmesi sırasındaki bağışıklık tepkileri de ölçülerek değerlendirilmiş.
Araştırma sonucunda “İfade Edici Yazma” grubundaki katılımcıların biyopsi sonrası 11. günde tam olarak yeniden epitelize (iyileşme) olmuş yara oranı, “Zaman Yönetimi” grubuna kıyasla daha yüksek çıkmış; %76,2'sine karşı %42,1 iyileşmiş. Bu büyük bir fark.
Hastalıkların kendimizi ifade edememizden kaynaklandığına dair bir kanı var. Gerçek olabilir mi?
Kendimizi, yaşadıklarımızı, düşüncelerimizi, kırgınlıklarımızı yazmak belli ki bizlere iyi geliyor. Anneliğimizin her aşamasında, özellikle ilk dönemlerde kendimizi bu iyilikten ve iyileşmeden mahrum bırakmayalım. Her gün miniğimiz uyurken sadece on beş dakika, bize ve miniğimize bir hediye olacak.
Aylin Toklutepe